DUYANLARA...
Bir yola çıkmışsın,
yol aktığı için seni götürüyor. Durmak yok, dayanmak var. İki anlamda da. Bir
yolun zorluğuna dayanmak ve birine dayanmak.
Bir de ne için dayanmak mevhumu… Amacın ve yola tahammülün kale gibi.
Bir de bekçilerin olsun diyorsun. Hayal kırıklığı…İnsanın insanı anlayabileceği
idrâk, insanın insanı dinleyebileceği bir kulak ve bunlara gönlünün olduğu bir
sol doluluğu gerekir. Bu haftaki yenilgimiz burada. Emeğimiz, giden bir alaca
kuşun karasında.
Nasıl geldik
buraya? Bir tüneli umutla kazarken bir ananın doğumu pozisyonunda ilerledim
hafta boyunca. Bir baş gözüktü, görsen meydan okur dünya cenazelerine. Onca yol
gelmişken, kürek sallayıp toprağı kaldırmışken bu körden çalınan karanlık ne?
Bizim işleri iyi yapma isteğimiz, bizim bu karşılıksız iyiliklerimiz, bizim bu
terlemelerimiz…Niye hâlâ bir armağanı, bir cenneti, bir gül kokusu ister gibi
yıkılanlara hak veririz? Kimsenin vaadi yokken insan olduğumuz için mi, dünyanın
al-ver dengesi mi bizi çiğleştiriyor? Ben tüm kapılarımı açtığımda kuşlarına,
senin bahçelerime güvenmeyişin niye? Anlattığımız dertleri dinleyenler var mı
sahi yoksa bu oyalanmalar sahnesinde mi döner dururum senin elinde? Senden
haber gelmemiş, gücenmelerime büyümeden olgunlaşmayı öğreten muallim oldum
yine. Ben anlatmışım, anlatmışım beni
dinlememişler. Ben dayanmışım, dayanmışım arkamdan çekilmişler. Senin kepçeni
doldurmuşum, doldurmuşum, benim kaşığım orucunu tutar. Bir an var.
Biriktirdiklerinin delik cebinde olduğunu anladığın. Diyorsun ki niye dikmedin? Haberim yoktu, bir
beklenti de oluştu. Sandım ki insanlarım deliği tıkar. Şimdi ben bir deliği mi
takip etsem insanlarımı mı? Gelenlere nereyi göstersem?
Bir duygu var. Bazen
hayatı yalnız yaşayacağına dair. Bu illaki beyitlere konu olmuş aşkın alanı
değildir. Komşular, dostlar, gelenler, geçenler diye bağıramayacağımız bir
muhatap yoksulluğu yaşayacakmışız gibi gelir. Bir yumru boğazımıza dolar.
Haftamız böyledir, duymaz olanlar.
Yorumlar
Yorum Gönder