POSTACI KUŞ


     Birkaç gündür öğrencilerime kendilerini tanıtmaları ve yaşadıkları üzerine yazı yazdırıyorum. En son okuduklarım üzerine buraya ulaştım. Burası benim çığlık attığım uçurumum. Ağlamanın zıvanadan çıkmış parçasını kaçırmış gibiyim.Düstursuz ve şekilsiz, görünmek istemiyor. Bir şey de yapamıyorum. Söz verdim anlatmayacağım diye. Ama hissettiklerimi yazabilirim. Çünkü öbür türlü yeşil sularıma kurbağalar gelecek ve bu geceki gibi ses çıkarıp uyutmayacak. Biraz geç yatayım ama içimdeki postacı mektup yokmuş deyip hafif bir çantayla "Bu da iş mi?" demesin. Heeeeeyyy, gitme dur! Postacııııı! Postam var, acilllll!

        Sevgili Sevgisizlerim,

  Nasılsınız diye başlamayacağım, biliyorum nasıl olduğunuzu. Derste susun diye bağırıyorum ya, hepsi şu sınıf yönetimi, disiplin mevzuatları yüzünden. Yoksa susmayın diye bağırmak istiyorum, konuşun, yazın. Sizde kalmasın, içiniz yosun bağlamasın. Yoksa unutkan bir balık, evi bilir sizi. Siz de açarsınız kapılarınızı, adresi unutur, uğramaz. Ve sonuç: yalnızlık. Anlatın bana, adına ders desinler, boş verin.

  Babası tarafından saçları tutulup yerde sürünen canım öğrencim, saçlarını öpeceğim her yanından geçişimde sen görmeden. Saçlar örülür, boncuklu olur, çiçekten taçlar takılır, okşanır. Sana bazı masalları yeniden anlatacağım. Hayat, herkesin treninin farklı saatlerde geldiği bir yer. Geç kalmadın. Ve anne- baban kavga ederken gözlerin kapatıldığı için o günden sonra gözünü kapatmaktan korkan ve uyku bandı takamayan diğer canım... Gözler, gökyüzüne doğru hayaller kurmak için de kapanır, sürprizler için de gözlerini kapatabilirler. Korkma, her şey yolunda. Eğer tamamen gözlerini kapatmadılarsa hâlâ güzel günler için umut vardır, inan. Bir gün intiharlarımdan biri başarılı olursa annem çok üzülür, diyorsun. Anneler sevinen de varlıklar, biraz güç bulduğunda dene. Çok güzel oluyorlar o hâlde. Babaları olmadığı için gölgesiz kalan, güneş yanıklı kızlarım. Büyümek böyle bir şey değil demek isterdim ama tam da böyle bir şey. Şey yerine başka bir kelime kullanmak isterdim fakat şey kadar belirsiz ve  kötü bir his bırakan kelime yok. Bakın, size biraz güneşin doğup da kara lekeler bırakmadığı, kar erittiği, çiçek yeşerttiği hikâyeler anlatayım. Kulak verin günebakanlar gibi. İyileştiğimizde birlikte çekirdekler çitleyip ikindilerin tadına varacağız. 

    Bugün, dağlara yaslanılır ya dağların da yaslanacağı bir yer aradığına inanmak istedim. Bu dağlar, derelerin her gün nereye gittiğini merak edip takip eder mi? Etsin çünkü özgürlük. Çünkü bu bir yorgunluk. Ben bir dağ olsaydım derelerim dostlarım olurdu. Bana kendimi görmeyi vaat eden berrak bir su gibi dostluk. Ferah, arındırıcı, sakin... Ah benim güzden daha çok sona sahip, baharlı dostlarım. Sizi ovalarınızda tek ağaç olarak bırakan, o kuşu arayan ağaçlara kızgınım. Halbuki siz uçmayı ne çok seversiniz de kaldınız yerinizde. Size uçmaktan hırpalanmış rüzgârları anlatacağım, konmayı seven kuşları. Biraz serinleyin. Size tek olmanın matematikte bir olsa da edebiyatta öyle olmadığını söylemiş miydim? Her gün sizin dalınıza konan postacı kuş olmayı ne çok isterdim. Biriktirdiklerinle ve bıraktıklarınla güzelsin, diyerek giden postacı bir kuş. Hayat ve kuşlar çok yoğun, mazur görün ve uğrayamadığım günlerde bu yazıyı okuyun. Sizi seven ve herkesi de önce sevmeyi deneyen bir dost...

Yorumlar

Popüler Yayınlar