YOLLA ARAMDAKİ YOL

     

    İşte ne diyordum en son? Heh...Geçti günler ve nasıl yaparım dediğim, yanıma şunları alırsam sıkılmam diye çantalar doldurduğum, atla deve değil ya diye diye sırtıma vurduğum seçim görevim bitti. Dediler ki gece bir ikiyi bulur. Ben, külkedisi otuzlarında baloya katılsaydı aynı bu saatte gece yarısından da önce geri dönerdi dermiş gibi döndüm. Ama saatlerce oyları sesli okuduğum için sesim kısıldı hatta hiç yok. Gençlerle sessiz sinema oynuyor gibiyiz, bir de yazı iyi ki icad edildi. Hebele hübele... Bildin, baş parmak yukarıda. Gün böyle bitti. Bizim günümüz böyle bitti ama bazılarının bitirdiği ömür oluyor. Seçimde oyunu bizim sandıkta kullanan bir amca vardı. Gülümsemeler, hayırlısı olsunlarla gönderdik. Bir iki saat sonra kalp krizi geçirip öldüğünü duyduk. İnsan daha kullandığı oyunu, akşam televizyonunda göremeden hikâyesi bitiyor. Kim kazandı diye bakamadan hayatını kaybediyor. Kaybeden kazanandan önce belli oluyor. Arkadaşı vardı görevli, yetmiş yaşlarında, mümkünse bir yetmiş daha alabilecek neşede. Arkadaşının ölümünü duyunca " Daha az önce oy kullandı burada yahu!"  diye diye günü bitirdi. İnsanın aynı sırada durduğu yanındaki gidince boşluk oluyor. Son hâlini az önce gördüğün birinin, başka yerden ölüm haberi gelince gördüğün yeri anlatıp duruyorsun. Sanki hayatın kaseti geri sarılabiliyor gibi ölümden uzaklaştırmaya çalışıyorsun. Biri gelip tak tuşa basıp alıyor kaseti. Mecbur kabulleniyorsun ve bir sessizlik. Çünkü ölüme itiraz yok, duyan yok, geri gelen yok. Bitti mi bitti. Pek keskin, peki olsun dediğin. 

    Bizde hayat devam ediyor. Ertesi gün oluyor ve ben yıllardır "şunu bir deneyeceğim, aslında yapsam güzel olur, yapmam lazım" dediğim o şeyi yapıyorum. İnsan bir türlü uygulayamadığı kararlarını, birine anlatıp destekçi bulmalı. Bir itekleyen, bir yerine oturtan. Yapamıyorsan yapalım diyen olmalı. O hedef de gerçekleşti. Kambur, pılını pırtısını toplayıp omuzdan düştü. Belki de çocuk parkında yarı zamanlı bir kaplumbağa oldu. Sırtım çok kar altında kaldı. Sırtı hallettik derken şimdi ayaklar bir hikâyeye başladı. Apartmanda kapıdaki ayakkabımı başka yerlere fırlatan birileri var. Bir, iki, üç... İnsan senaryoları yazıyor. İlk başta çocuklar oyun oynuyordur diyorsun, sonra  kedi köpek ve en son yer bulamayan fikir mecbur konuyor en beterine. Biri kötülük olsun diye mi yapıyor? E niye yapsın canım? Acaba hastalıklı biri mi var ? Vah vah!  En iyisi şu ayakkabıyı içeri alayım da tüm yazılacaklar yeni bir yol bulsun. Külkedisi ayakkabısını bulamayınca ne yapmıştı? Ben ayakkabım fırlatılınca ne yaptım?Masallardaki tüm malzemeler bende de var ama gidişatta bir şeyler farklı oluyor ve ben mezvudan epey uzaklaşıyorum. Ben Heide gibi çıplak ayak ilerleyeceğim. Yolla arama yol bile giremeyecek. En azından bu aralar ayakkabılı yaralıyım, ayakkabısız hiç yara almam belki. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar