ÇİÇEKLER
Bugün içinde leylak çiçeği geçen bir beyit yazdım tahtaya. Öğrencim de öyle bir çiçek mi varmış, dedi. Ben de tüm çiçeklerden sana sunularak haberdar olacağın bir ömrün olsun inşallah dedim. Biraz ona çiçek isimleri saydım. Devam edip kendi adlarını saysaydım hiç kimse fark etmeyecekti. Öyle tarlalarda geziyorum dostlar. Zil çalıyor ve diğer derse geçiyorum. Başka bir öğrencim ağlıyor. Hıçkıra hıçkıra... Okula gelmek istemiyor, altında yatan binlerce sebep var. Diğer sınıfa geçiyorum. Başka bir öğrencim okula gelmek için evde ağlıyormuş. Birimiz için ölüp bitilecek yer, birimizin ölüp bittiği yer. Ne çelişki! Tıpkı ayçiçeği gibi. Adında geceye dair bir parça taşırken güneşe dönüyor yüzünü. Ne tuhaf!
Çiçeklerden bahsetmişken ablamla kardeşim okuluma çiçek gönderdiler bu hafta. Antoryum çiçeği yani flamingo çiçeği. Flamingo yani allı turna. Heh şimdi oldu. İlla bizden yapacağım. :)Neyse, annemin kardeşlerimi doğururken arkadaşsız bırakmamasına ne diyorsunuz? Şans diyorum ben. Okuldaki arkadaşların, ayrılan hocalarının okullarına çiçek gönderdiğinden ve ne ince davranış olduğundan bahsetmiştim. Muhtemelen yürek dağladım ya da biz aile olarak kalbi delik doğduk. Her şey bize zaten çok duygusal geliyor. Devlet su işleri gözümüze de bir baraj yapsa. Orası hep taşıyor. Yine dersteyim ve öğrencim babasının annesiyle severek evlenmediğini, başta teyzesine aşık olduğunu söyledi. Ben de neyse ki geçmiş dedim. Onda bazı şeyleri hafifleteceğimi düşünerek. Boşanmışlar. Yine bir sel uyarısı içimdeki mahallere doğru yankılandı. Ama dışımdan hayat diyerek gülümsedim. Paçalarımı sıvayarak sular içindeki içimden geçtim. Çarşamba gününden bahsediyorum bu arada. Günleri tersten gidiyorum ama inşallah mideniz bulanıp başınız dönmemiştir. Çünkü yemeğe indim. Yanımdaki arkadaşa dedim ki çarşamba günlerini çok severim. O da dedi ki ben de. Niyeleştik. Ben Çarşamba'da pazar çarşamba günleri kurulur. Küçükken evin o gün dolup taştığını, bolluk ve sevinçle dolduğunu söyledim. Arkadaşım da küçükken her gün öğleden sonra derslerin üç saat, çarşamba öğleden sonraki derslerin iki saat olmasından dolayı sevdiğini söyledi. Sen şu çocukluğa bak. Ordaki hissimizin, duygularımızın diğer yaşlarımızı yönetmesi ne biliyor musunuz? Biz ömrümüz boyunca çocukluk denen bir kral tarafından yönetiliyoruz. İçindeki çocukla kavgalı olanlar hep sürgün. Benim çocuğumsa kolumu arkama doğru uzatıp sırtımı okşuyor. Geçti, iyiydin diye diye. Bunu kendimde derman bulamadığımda benim için yapan bir dostumun yanına gittim bu pazar. Geçmişi konuştuk aştığımız dağların tepesinde oturup. Yanımızda minik bir oğlan da vardı.:)
İçimde bir köy var. Kapısı açık ve her şeyin doğal kalması için çabalıyorum. İçine sevilmemiş herkesi almak istiyorum. Yine kendini affetmeyen bir hikâye dinledim. Dedim biz bu dünyaya hata yapmaya, günah işlemeye geldik. Pek kusurluyuz ve pek mahcup olduğumuzda kazanıyoruz. Biraz sardım ama biraz sevmek de isterdim ailesi gibi. Orası elimde değil. Boyun eğiyorum. Boyun eğdiğim birileri daha var. Tavuklar ve dedeler. Çok yavaş yürüyorlar. Kornaya basmıyorum. Onların ayaklarıyla yürüyorum zamanı. Siz seksen yaşınızla gidiyorsunuz, ben yirmi hızla. Varıyoruz sona. Ben yazının, siz ömrün...
Yorumlar
Yorum Gönder