KASIMDA BAŞKA ŞEYLER DE BAŞKADIR
Kasım çok hareketli geçti, ben sana birazdan döneceğim dediğim duygularıma dönemedim. Biliyorum ki dönmezsem en yaşanmayacak, duyulmayacak anda gelip beni yaşa ya da dinle diyecek. Yine kaçırdıklarım olursa yaşayacağız mecbur. Akıl, telesekreterimiz değil ki, cevap versin şöyle. Merhaba evde değilim, lütfen mesajınızı bırakınız, olmuyor. Sessize alıyoruz.
Dün çok yorulup babaannemin dizlerine yattığımda sırtımı okşarken telesekreterim konuşmaya başladı. Sanırım müsaitsiniz, çünkü iyileştiğinizi görüyorum. Çünkü babaanneler sizi gördüğünde yüzünüz kaşık kadar kalmıştır ve üzerinizde nazar vardır ve bilimle nazara aynı anda inanıp kendinizi okutursunuz. Retrolar ve metrolar beklesin. Geri gidişler ve ilerleyişler hepsini halledeceğiz ama babaannem durakta bir şeyler deniyor. Ayın başlarında tavşanın dağa küsmesi hikâyesinde dağı tuttum. Dağ da tavşana küsebilir dedim. Dağ, bana yaslanabilirsin dediğinde tavşan belki de güvenmedi. Dağ, kaçamıyor diye, dağın dağı yok diye üstüne çok gidildiğini düşündüm. Sonra bir mahkeme kurdum. Bu kısımda iki tarafa da söz hakkıyla iyileştim. Derken kirpinin dikenlerini gördüm. Batırdı boşluklarıma. Kendimi doldurmayı öğrendim. Herkese pencerelerinizi göstermeyin, iğnesine yer sanıyor diye konuştum halkıma. Sonra güzel güzel hayaller kurdum. Bilirsiniz ki ruhumun mesleği bu, maaşsız ve emekli sandığı yok, severiz. Ne oldu biliyor musunuz? Tam tersi ya da hiçbiri... Hey hey, düşmüyoruz hemen. Yanlış masala girmişsin, çıkıyoruz buradan dedim kendime. Gerçeğe geldik. Gerçek konuştu uzun uzun. İyi geldi. Kabullenmek var ve tüm savaşları bitiriyor. Kabul öyle değildi, kabul böyle olmayacak, kabul şöylesini bekle. Değil...Olmasın... Bekliyorum. Ama durup beklemesem diyorum, öğrencilerimle konuşuyorum. Diyorum ki en güzel anınızı anlatın. Bana doğum günlerini anlatıyorlar. Anıları ailelerinin güzel günler sunduğu kadar. Kendi hayatınızı, kendiniz yaşamaya başladığınızda aklınıza daha çok şey gelecek. Çünkü yaşadığınızı hissettiğinizde her gün doğuyorsunuz ve yılda bir olan doğum gününüzden başka günü de doğum günü diye anlatabiliyorsunuz. Biri dedi ki anlatsam mı acaba? Dalga geçmemizden mi korkuyorsun, dedim. O da öyle bir şey yapmayacağınızı biliyorum, dedi. Kimse görmedi, ben orada değildim. Hep olmak istediğim yere beni çıkardı o cümle. Sonra bir öğrencim annen yok senin denerek oyunlardan atıldığını anlattı. Nereden alınıyor bu annelik arkadaşlar? Oyunlarda lazım oluyormuş, öğrencim için alacağım. Dedim onların anneleri var ve kalpleri böyle. Senin kalbin annesiz nasıl da güzel. Bazı şeylerin varlığı yetmiyor. O yüzden üzülme. Yükselenim yengeç, su burcu yani o yüzden gözlerime birikiyor. Bakma sen bana. Ya da bak ya. Sana nasıl seninle oynamak istiyorum der gibi baktığımı gör. Neyse, neyse her şeyi de görme.
Öğretmenler günü çekilişinde bana hiçbir şey çıkmadı. Kumarda yine Serdar Ortaç gibiyiz ama ömür devam ediyorken gülüyoruz. Bana çıkmasın aman dediğim ayıcık ne kadar güzelmiş diye ekliyorum. Çünkü böyledir. Burun kıvırdığımızın güzel bir kokusu olma ihtimali vardır ve almayız. Bunu onu alamadığımızda fark ederiz.
Size de hep kendimden bahsediyorum ama beni tanıyın diye değil. Siz de kendinizle konuşun diye. Kendi konuşma yöntemimi gösteriyorum. Ben böyle yaparak yüzleşip, düzleştip, kıvrılıp, doğruluyorum. Hatalarımı ve aferinlerimi yazıyorum. Tartıyorum. Duygular evime, hiç haram götürmemek için. Siz de okuyorsunuz. Belki de gözden kaçar söylersiniz. Size inanırım. Çünkü siz gerçekten okumak isteyenlersiniz. Buraya akrabalarım uğramıyor biliyorum, hatta beni çok seven arkadaşlarım bile bir ara bakarız diyor. Siz ise hep buradasınız. Terlik almaz mısınız? Hiçbir şeyim taştan değil ama yine de yer çekmesin.:)
🤌🏻
YanıtlaSil🥰
YanıtlaSil