BU HAFTA MAHALLE
Yeni yıl geliyor, dünya kadar manifest yazıları ve ritüeller çıkıyor karşıma. Evrenler ve karmalar gibi tüylerimi diken diken eden, insanın inanmak isteyip de bağnaz durmayayım diye başka kelimeler bulma çabası... Cevap bulamadığımız, önünü göremediğimiz ama güzel şeyler olabilir belki diye devam ettiğimiz yollarda bir güç arıyoruz. Ve çok şükür aradığımız numaraya hep ulaşıyoruz. Allah'ın sokağında her gün dilenciyim. Görseniz hiçbir şey vermemiş gibi nasıl yalvarıyorum. Şimdilerde halledemediğim bir mevzuda manifeste değil teheccüde inanıyorum diyerek kalkıyorum. Beni daha iyi duydun mu Allah'ım? Sabahın doğuşunu izledim. Beni daha iyi gördün mü Allah'ım? Gecenin tenhalığını da seviyorum. Hangi ara uyumak güzel? Bilmiyorum. Bana kalsa biri benim yerime uyusa da ben yaşasam. Hep uzun yaşamak istiyorum. Okunacak kitaplara, izlenecek filmlere, dinlenecek hayatlara, tanışılacak kişilere, ülkelerin akıbetine, eleştirenlerin aynısını yaşayıp yaşamayacağına, yedinin yetmiş oluşuna yetişmek istiyorum. İnsan ölümle bir saat belirlemiyor. O yüzden yolda biraz komşunun çocuğunu çekiştirmesini, kuşun diğer kuş gelince birlikte uçuşlarını, topu atan çocuğun savurduğu küfrü, arabadan yükselen müziğin hangi yıla götürdüğünü takip ediyorum. Sonuma, yolda oyalanmayı sevdiğim için geç kalmak istiyorum. Vardığımda ve yolda da anlatmak için. Bilmediğim için geç kalmak sayılmaz değil mi? Ben her yere beş dakika erken giden biri olarak hepsinin toplanıp kumbarama eklenmesini çok istiyorum. Dünya bir şeyler anlatıyor.
Bu aralar anlattığı bir konuyu sevmediğim için kalbim sıkışıyordu. Düşünmemek için çok uğraşıyordum. Bana öyle bakmayın, hepimiz bir şeyler düşünüyoruzdur. Artık dedim ki sadaka vereceğim. Belki hafiflerim. İradem dışı her şeyi böyle çözmeyi öğrendim. Sadece düşünmemle ustalar geldi, o göğüs taşını kaldırdı. Tıpçılar böbrekte arasın dursun. Belki de birileri birden bir dua savurmuştur üzerimize. Ben öyle yapıyorum size. Al bu şalı üzerine üşürsün, al bu pudra şekerini güzel durur kurabiyen, al bu parayı lazım olur, al bu yolluğu acıkırsın der gibi bir dua edenimiz de olmuş olabilir. Yani birden ferahladık. Belki de yapılacaklar listem hafiflediği için. Bu hafta benden birkaç yardım istendi, yardım etmem iyi geldi kim bilir. Bir öğrencim dedi ki hocam çok kötüyüm. Ben de sana iyi gelen şeyleri buldun mu, onları yapabilirsin, dedim. Saydım biraz kendiminkileri. Sonra dedim ki bir başkasına yardımcı ol. Ben kötü olduğumda, kötü durumda olan birine iyi gelerek iyileşiyorum. Bir düşündü, yaşadı mı bilemem.
Hepimiz hayatı ne farklı yaşıyoruz. İnsan sayısı kadar tarzı var yaşamanın. En uzak yaşam tarzı olarak da karamsar ve sabit insanlarınki oldu hep. Kendi doğrularını putlaştıran insanlara, İbrahim olmak isterdim eskiden. Artık vazgeçtim. Karşıya geçip karşıdan kendini izlemeyen insan, yolda kaza yapıyor. Trafik polisi değiliz tabii, çekilin ben doktorum da demiyorum. Yoldaki kazayı mahalleme anlatan oradan geçen biriyim sadece. Mahalleye varıyorum, onlar da birkaç bir şey söylüyor. Beni çok sevdiğini söyleyen, benim de çok sevdiğim birinin beni sevmediğini öğreniyorum. Hadi ama her şey aşkla ilgili değil. Hele benim mahallemde. Neyse ben sevmeye devam edeceğim. Çünkü sevmek, bırakılan bir huy değil. Sebepli de sevmezsin, sebep kalkınca sen de kalkıp gidemezsin. Başka türlüsünü bilmediğimiz şeyleri başka türlü yapamayız. Geçen sene beni sevmediğini bildiğim birkaç öğrencim vardı. Sevilmediğinizi bildiğiniz yerlerde bulundunuz mu hiç? Gözlerine baktınız mı? Çok öğretici bir deneyim. Herkesin seni seveceğini düşünmen ne yanılgı. Seversem sevilirim denkleminin sonucuna matematik bakmıyor. Bir güzel büyüdüm o olaydan sonra. Tabii ki bizi sevmeyen oldu, bildik de ama bile bile bulunmamıştık. O masalardan hesabı ağır ağır ödeyerek kalktık. Cüzdan boş, harcanmadık ama şükür. Mahalle diliyle kapattık, kepenkleri de indirelim. Müşteri gelmez artık.
Yorumlar
Yorum Gönder