NEYSE Kİ OLMUYOR :)

  

   Bugün bir ara balkona çıkmak dışında dışarıyı hiç izlemediğimi fark ettim. Perdeyi araladım ve deli bir rüzgârla göz göze geldim. Canım benim onları uçaramazsın, dedim. Sonra kuşlar için balkon demirlerine koyduğum ekmekleri kim içe doğru attı sorgulamama cevap buldum. Hep gizemli bir hikâye peşinde olduğumuz ve çok kurcalayınca da başımıza iş açılacağı düsturuyla yetiştiğimiz için Allah Allah ve neyse ya ile işime devam etmiştim. Kuşlar, keşke beni duysa. Biraz daha eğilin, diyeceğim. Hem iki laflardık. Çünkü benim bu anlatma isteğim bitmiyor.

 Bu hafta burcumda diyordu ki konuşmalarınıza dikkat edin. Biz ne yaptık? Etmedik. Eeee niye? Hani o güzel ve hızlı gelişen şeylerin gidişatı sorulduğunda verilen cevap var ya, onu olumsuz anlarım için kullanacağım. "İnan, bir anda oluyor kuzum.:)" Ağzımdan çıkmasıyla iki yaralıya ve pansuman işlerine baktım. İki lafın belini gerçekten kırdığımda bir söz ve bir kitap hediyesiyle özrümü gerçekleştirdim. En sevdiğim yaşayan yazarı özenle yola çıkardım.Kargocu olsam taşıdığımı, ne niyetle yola çıktığını, gönderenin ve alanın duygularını çok merak ederdim. Açarkan ben de şurada dursam olur mu? Eeee nasıl beğendin mi? Neyse ki kargocu olmadım da benden kurtuldunuz, ben de dayaktan. Ama fena da fikir değil bence. Dün yine aldığım bir hediyemi dostuma götürmek için navigasyonla ilk defa gideceğim yere doğru yol aldım. Şu anda bu cümleyi yazarken müzik dinliyorum ve dostumun en sevdiği şarkı, onun hakkında yazarken geldi. Bayılıyorum hayatın böyle minik minik ve  tesadüfi makas almalarına. Yine yol diyordum ve çıktım yoldan, geri dönüyorum. 

Dün de diyorum ki kendi kendime, keşke navigasyon bizle konuşsa. " Oraya girme, bak yanlış yola saptın, hay Allah, tamam tamam yeniden tarif ediyorum." gibi. Çok eğlenirdim. Eeee yol uzun ve benim için bolca düşünme vakitleri. Bir de şunu düşündüm: Araba sürmek benim için ne korkunç bir eylemken nasıl da iyileştiğim bir alana dönüştü, şaşırıyorum. Korkularım, hep zamanla tedavilerim oldu. Arabada bir de yol arkadaşım ayıcık vardı. Adını daha koymadım. Geçen yazımı okuyanlar diyecek ki hani sana ayıcık çıkmamıştı. Yazımı okuyan çok sevdiğim öğretmen arkadaşım üzülüp bana ayıcık hediye etti. Onu arabama astım, eve değil. Yollarda insan daha duygusal ve yalnız hissediyor. Ona baktıkça değerli olduğumu unutmuyorum. Bilmek yetmiyor, hayatın unutturduklarında nesneler çok hatırlatıcı. O yüzden yeğenime Komşum Totoro anahtarlığımı verdim. Yani dün onunla da buluştum. İlk defa onu kreşinden aldım. Ev olarak hepimiz o kadar duygusalız ki ne yaptı diye durmadan mesaj aldım. Çünkü ilk ve çok heyecanlı:) İyi ki bebekliğimde blog yazmıyordum. Düşünsenize ebemi ilk görüşümde hissettiğimden, ilk ek gıdaya kadar her şeyi yazardım. Kesin ilk ek gıdam da pancar olmuştur. Evet, ek gıdada ilkin ve kaderin bu yavrum. Yine bu fikrin de fena olmadığına karar verdim. Ama bir yanım da hatırlamamak da güzel diyor. Bebekken çok ağlıyormuşum, sebeplerini bilseydim... aman neyse neyse. Geçen pazar ablam ve kardeşimle adada kahvaltıdan sonra soda içip şarkı dinlerken dedim ki: İyi ki içki içmiyoruz yoksa çok dağıtırdık. Yani arkadaşlar Allah'a inanmam sadece beni korumuyor, sizi de koruyor. :)İçip içip mahalleyi ayağa kaldırmak yerine içmiş kadar dertlenip oturduğum bir köşede, oluşturduğum mahalleye yazıyorum. Ne demişler biz sarhoş olduğumuzda daha üzüm yaratılmamıştı. Laf büyük, ne söylesem küçük kalacak. Susarak bitiriyorum.

Yorumlar

Popüler Yayınlar