YASTIĞIN PAMUĞU KALBİMDEN
Dün evimden, daha evim olan evime gelirken arabam yerine yolcu otobüsünü kullanıyorum. Veznedeki abi öğrenci misin, diyor. Hayır, diyorum. Öğrencisin öğrenci, öyle diyeceğim muavine, diyor. Ama değilim, diyorum. Birden işlemediğim bir suçta yakalanacakmışım hissiyle kıvranıyorum. Doğruyu söylemek için muavini bekleyip duruyorum. Niye hiç olmadık bir anda bu duruma düştüm diye şaşırıyorum. Bir taraftan da hepimiz hayatın öğrencisiyiz, adam haklı diye Dalgacı Mahmut'umu sahneye sokuyorum. Muavin para toplarken öğrenci misin diye soruyor tekrar. Aslında öğrenci değilim, diyorum. Hapisten çıkan adam, kapıdaki gardiyanla vedalaşıp kapının önündeki ağaca konan kuşun özgürlüğünü anlıyor. Kurtuluyorum. Yapmayın abiler bir daha böyle şeyler diyorum içimden.
Eve geliyorum. Günlerdir aklımda balkonu yıkamak vardı. Evde olmadığım o tatil boyunca zihnimde hep o balkonu yıkıyorum. Beni şu an aklında bir şey olunca yapana kadar onu beyninde yapan kişiler anlıyor. Gitmeden önce balkona kuşlar için pilav koyuyorum. Balkon o aralıkta batıyor ve devam ediyor. Gelince bir güzel yıkarım, balkon masamı balkona koyar çay içerim, diyorum. Balkonu telleye telleye yıkıyorum. Bir taraftan yağmur başlıyor, iki koldan ileriyoruz. Tertemiz oluyor ama balkon sefam hava ısınmadığı için çayın altını kapat daha yoldalarmış dememle son buluyor. Tüm evi de temizliyorum. Evin düzenini de değiştirmek istiyorum ama TV kablosu izin vermiyor. Şimdi TV kablosunu uzatana kadar kafamın içinde evi düzenleyeceğim fikriyle yüzleşiyorum. Hadi geçmiş olsunlar oluyor. Sabah bir rüyanın etkisiyle uyanıyorum. Rüyamda nefes borumu başka biriyle değiştiriyorum, konuştukça kanıyor. Şimdi diyorum ben onun gibi mi nefes alacağım, o kişiye neler nefes aldırıyorsa onlar bana da mı geçiyor diye sorguluyorum. Sorguladıkça kanıyor, değiştirmek istiyorum. Kendi nefes alışımı geri almak istiyorum. Terleten ve sorgulatan bir rüyanın anlamını hemen aratıyorum. Rüyamda ne gördüysem hemen bakma ve o aralıkta neyi fazla yediysem faydalarını araştırma hastalığım nüksediyor. Anlamı çok güzel olunca rahatlıyorum. Günlük rutinlerimi yapınca arabayı yıkatma planım da aklımın kapılarını tekmeliyor. Açmazsam kurtulamayacağım bir bayram çocuğu. Hemen yapmak için evden çıkıyorum. Bana abla iki saat alır, diyorlar. Yanımda dünkü kitabım. Ben şu banklarda yaşlılar ve güvercinlerle oturur, kitabımımı bitiririm detayını vermiyorum çok şükür, tamam diyorum. Yanıma bir teyze oturuyor. Laf lafı açıyor, yaşını soruyorum. Bilmiyorum, diyor. Yaş telaşının, yapacaklarımızı yetiştirme telaşıyla birleşip kargacık burgacık bir kader yazısına dönüştürdüğü şu çağda "bilmiyorum" cevabı iyi geliyor. Acaba ben ne zaman yaşımı unutacak kadar yılları umursamam diye düşünüyorum. Yıllar yerine anların önemi bilgeleği ne zaman gelir? Teyzede bu sebepten bir bilgelik yok. Teyze umursanmadığı için o da kendini umursamayıp yaşına bile sahip çıkmıyor. Kimliğini çıkarıyor, sen yetmiş beş yaşındasın, diyorum. Ben yetmiş beş yaşına geldiğimde acaba yanımda kim oturur, merak ediyorum. Kitabımı bitirip arabamı alıyorum. O aralıkta çiçeğime aldığım saksının delikleri yokmuş, çiçeğim solmaya başlayınca anladığım için bir saksı alıyorum. Çiçeğin saksısını değiştiriyorum. Eski saksının altını ısıttığım çiviyle deliyorum. Boşa çıkınca geçende kargodan hediye olarak gelen fesleğen tohumlarını ekiyorum. Araştırırken ahtapot pişirdim videosuyla karşılaşıp sadece meraktan izliyorum. Hiç günlük hayatınızda yapmayacağınız şeyleri izleyerek hayatınıza çeker misiniz? Okuduğum kitapta çekebileceğimizi söylüyor, birçok şey daha söylüyor, beni yeniden her şeye inandırıyor, inanıyorum. İçimde birkaç yazı önce kitlediğim bir duanın odasını açıyor. Bazen basit bir dille söylenen, her zaman duyduğumuz cümleler, ihtiyaç anında bize iyi geliyor. Başkasına gelmeyebiliyor, hayat bana her zaman tuhaf geliyor. 92 yaşındaki Japon bir anneannenin rutinlerini izliyorum. Yapacak çok şeyim var ve zaman bana yetmiyor, diyor. Allah sana daha ne yapsın demiyorum. İnsanın merakı ve hevesi olunca dünya nasıl da dün doğduğumuz yer gibi geliyor, diyorum. Ben de hep böyle hissediyorum. Allah'ım bu hissime sahip çıkalım birlikte diye dua ediyorum. Belki ahtapot pişiririm önümüzdeki günlerde, hayatın çok uzun ve sürprizli yanına kıvrılıyorum. Burada biraz kestiriyor ve kesiyorum.
Bu aralar çok sık yazıyorum ve paylaşıyorum. Bu yüzden bu yazıyı paylaşmamaya karar veriyorum. Okuyorsan yolun düşmüştür. Tesadüfler, aslında çağırışlardır. Seni çağırmışım, bazen kulaklar ayaklardan daha iyi yol alıyor. Yani umarım iyi :) Yanıma kıvrılabirsin. Her zaman pamuktan bir kalbin üretimi, fazladan bir yastığım oluyor. Kendimi övmüyorum, yumuşacık olsun diye o yastığı çok dövüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder