ANAOKULU KARNEM
Selam artık hafta içi ve hafta sonu diye ayırmadığımız günler...Selam sadece cumartesi olan cumartesi. Böyle diyorum çünkü artık gerçek anlamda tatile girdik. Seminerler de, yıl da bitti. Öğrencilere karnelerini verdik. Peki ya benim karnem nasıldı? Anaokulu karnemi aldım. Anaokulu karnem diyorum zira burada ilk eğitim yılımdı. Herkesin 'gelirse ne yaparız diye korktuğu yer'de dolu dolu bir yılım geçti. Gidersem ne yaparım diye bir korku değil ama sevgi oluştu içimde. Neden korku değil? Gitmeyi ve dönmeyi, kaldırmayı ve kurmayı öğrendim sanırım. Giderken sakin bir gülümsemeye, gelirken bir sabah yanınızda birden oluşmaya alıştım. Gürültü çıkararak "bak nasıl da seviyorum" ağlamaları sizi daha çok sevdirmiyor, izlerken öğrendim. Ve bir gün gittim, bir gün geldim ve bir yıl geçti.
Karneme bakalım.Okula uyum sağlama:(Yıldızlarla değil cümlelerle anlatacağım.)Ben buraya daha önce gelmiştim hissi. Yoksa rüyamda mı oldu her şey? Rüya gibi bir tanıdıklık hissi. Ruhlar, günü bizden önce yaşarmış. Ruhumun bedenime navigasyonu kapatabilirsin, hedefine ulaştın dediği bir yerdi. Diğer okullarım da hep böyle hissettirdi ama uzaktan seslendiği için duyamadım.
Diğer maddemize geçelim. Arkadaş ilişkisi: Kimseyle bir derdim olmadı hatta bazılarının derdi, derdim oldu. Kendimi ifade etmeyi çok seviyorum ama sevdiğini söylemenin ifade edilişini hep sade sevdim. O yüzden diğer maddeye geçiyorum.Aile ve yetişkin ilişkisi: Ailem bir akşam yemeğe gelebiliyor artık, geçerlerken uğrayabildikleri için zillere şaşırmıyorum. Yetişkinlerle ilişkimi biraz açayım. Burada öğrencilerin aileleri kızını dövmeyen dizini döver sözüne sadakatla bağlı. Kızlarına bir şey olacak diye değil de dizlerine bir şey olacak diye ödleri kopuyor ama korkunun kendisiyle yüzleştirici bir yanı var. İyi aileler de var ki çeşit çeşit yemekler de çıksa annesinin yemeğini özledikleri için omzum ıslandı bazen. Yetişkin ilişkisine gelirsek en yakın tanıdığım yetişkin, kendim. Biraz bu yetişkinin fark ettiğim bir özelliğini anlatacağım. Trafikte sollamanın zor olduğu yerde arkamdan araba gelince geriliyorum. Çünkü ben yola doya doya gitme hızında ilerliyorum. Geç kardeşim diyorum, ona yol verene kadar omzum tutulmuş oluyor. Sonra bir şeyi fark ettim. Beni geçmek isteyen insanlara da aynısını yapıyorum. Madem önde olmak istiyorsunuz, buyurun'lu cümleler kuruyorum. Çünkü bana göre hayatta herkesin kendi yolu var ve önden gelen arkada kalan olmuyor ve yollar birbirimize paralel değil. Çapraz, ters, yukarı, aşağı, kısa, uzun...Nereden biliyorsunuz yolun neresindeyim ve geride ya da öndeyim? Kendi yolumu da verdiğim haksızlığıyla yüzleştim, üzerinde çalışacağım yeni bir konum. Şöyleli cümleler: Önüme geçemezsin, manzaram kapanıyor. Manzaram bazen kendi mutluluğum oluyor, onu kaçırıyorum. Ayrıca seni yoran arkadan gelip seni sıkıştıran değil senin onun ne düşündüğünü düşünmen. Yani olaylar yormaz bizi, bizi olayları yorumlayışımız yorar. Bu olayları anneme çözdürseydim çay demlerdi. Sen çaydanlığın altına çay koyuyorsun, üstüne çay suyu diye bir nasihat...Demi ateşe yakın ve çok tutmamalı, acıyacağına dair uyku kaçırmalı bir uyanış.
Sıradaki maddeler: kendine güven ve sorumluluk alma. İkisini birlikte değerlendiriyorum çünkü bağlantılı ve kısır bir döngü. Kendine güvendikçe sorumluluk alıyorsun ya da sorumluluk alıp başardıkça kendine güveniyorsun. Bana kalsa kendinle aran iyi oldukça ikisi de geliyor. Kendimle arama giden yol hizmeti, en sevdiğim belediye hizmetim. Diğer maddelerimiz: yardımlaşma, paylaşma, iş birliği. Burada haddi aşan bir yaşam rehberliğinden yolu kaybettim. Kendi içimde herkesi aklayan, cezaevlerini boş bırakan arabuluculuk hizmetim var. Ertesinde çabama gerek olmayan herkesin kendi hukuk sisteminin olduğu bir adaletle yüzleşiyorum. Ben oyuna alınmadığımda nasıl hallettiysem herkes halleder, üzülme. Sen çocuktun, onlar büyüdü, çocuk üzgünlüğünle bakma.
Başladığın işi bitirme maddesine bakalım mı? Başladığım işin içinde başkaları da olursa kestiremiyorum. Ama kafamda bitip bitmeyeceği kararını verip rahatlıyorum. Yani başladığım işin yarım kalabileceği gerçeğini kabullenerek bitirme... Bazı şeyler çabadan öte. Bazı şeyler kader, bazı şeyler dua...Geçende denizi izlerken bir yıl sonra bugün nasıl bir hâlimizle gelmek istiyorsak onu dileyelim dedik. Allah'ım hayatını sır gibi yaşayanların her istediğinin olduğunu gördüm. Ama onu yaptığımda ben olmuyorum, beni de böyle kabul edip dualarımı kabul etsen olmaz mı? Herkesin ettiği ev, araba, para ve niceleri duasını hepimiz isteriz. Ben bir de çölde çadır kurup ateş yakmalı bir gece deneyimi, ren geyiklerinin sürdüğü kızakta burnumun kızardığı, bir filin ezmekten korktuğu için fareye kıymadığını izlemeli çeşit çeşit dünya deneyimleri de istiyorum. Ben şu anda bunu yazarak, su almaya kuyuya giden o susuz kızla aynı kuraklığı yaşadığımı hissediyorum. İkimiz de birazdan suyumuza kavuşacağız. İnsanlar başka türlü nasıl yaşar, nasıl hisseder bilme isteği... Gezgin de değil ama ... Evim de evim çünkü. Bazen öyle bazen öyle... Bir günde nasıl sabah, öğle, ikindi, akşam, gece olabiliyorsa, dünya hem zor hem heyecan verici nasıl oluyorsa. Mümkün olduğunu senin mümkünlüğüne inandığımdan beri biliyorum. O sahilde ettiğimiz dualarımızın mümkün olabilmesi mümkün mü Allah'ım? Artık 1.sınıfa geçebilir miyim?
Yorumlar
Yorum Gönder