YILDIZLAR KADAR, YILDIZLAR GİBİ...


"Unutmakla hatırlamamak neden aynı şey değildir?" yazıyor dolabımın üstündeki sorulardan birinde. Unutmak; insan iradesiyle geçmişine göndermekken, hatırlamamak insanın iradesinin bile yetmediği, geçmişe gönderdiğin şeyi geri getirememekle alakalı. İkisinde de zaman, yaşantı, duygular sahnede yerlerini alıyor. Şimdi gelelim unutmak ve hatırlamamak konusuna dair bizim sahnemizde neler vardı?

Bu hafta sonu, dört yaşımda taşınırken kırmızı bir minibüsün arka penceresinden baktığım köydeki o tahta eve döndüm. Her yıl gittim ama bu gidişimde döndüm. Şimdi ne demek istiyorum, açayım. Dört yaşımdayken bizimkiler okuyalım diye inekleri, koyunları satıp, tası tarağı toplayıp şehre taşınma kararı veriyor. Kırmızı minibüsün arkasından bakarken annemin ve dedemin son kalanları toplamak için geride durup el sallayışını ve köpeğimizin minibüsün peşinden bir yere kadar koşuşunu unutmuyorum. El sallayanlar görünmeyene kadar salladı, köpeğimiz minibüs onun yetişemeyeceği hıza ulaşıncaya kadar koştu. Herkes bilir bu hikâyemi, muhtemelen herkesin vardır böyle bir hikâyesi. Ben o doğduğum köye doyduğum yerden kendim, yolu bularak gittim. Neden gittiysek sonucuyla döndüm. Ayrılırken peşimizden koşan köpeğimiz vardı, yirmi sekiz yıl sonra dönerken köpeği bol olan bir yerden aşağı inip mevzunun başladığı yere çıktım. Kendi arabamı öğretmen olarak sürerken sizi bırakıyorum ama döneceğim dediğim o tahta ev yoktu, köpeğimiz yoktu ama onlar beni karşıladı.

 Evimizin bahçesine yavrulayan kediden bahsettim mi bilmiyorum. Yavrularını büyüttük, artık sokak kedisinin sokağa değil de merdivenlere pisletmesinden kokuya dayanamayınca aldık arabaya. Yemek bırakacağımız ama bizi bulamayacağı bir yere götürdük. Ablama diyorum ki:" Sokak kedisi muhtemelen ilk defa arabaya biniyordur, değil mi?" İçinde dolandı, durdu kedi. İçimde dolanan yanlış mı yaptığımız duygusunun da bir kuyruğu oluştu. İşte bu gidişimde o kediyi evin yanında gördük. Yani herkes hatırlayıp yolunu, geri dönüyor. Unutamayıp sakladığı yerden çıkarıyor. Kalp nasıl büyülü bir sandık? Ne ararsan var, aramasan da var. Aradığın daha ararken içinde oluşuyor, aramadığın gözünün önünde aranmayı bekliyor. Unuttuğun ve hatırlamadığın, aradığın ve aranmayı bekleyenin, yaslandığın ve yıkıldığın anlara sahneyi bıraksın biraz da.

Köye, daha dün dünyaya gelen kuzen çocuğunun dünya evine girişine şahitlik etmek için gitmiştim. Bu zaman olayını eleştirmemeyi öğrendiğim için ironi yok cümlemde. Yılların çabuk geçmesine hayret var. Düğün evine giderken bir tanıdık bana " Kaza mı yaptın?" dedi. Yıllardır bu sorunun ve sana bir soru sorabilir miyim sorusunun nereye gittiğini bildiğim için içimde bir kaza hissi oluşmuyor artık. Sebebini söyledim. Bir sessizlik oluştu. Yere bakıp acımadı ki der gibi gülümserken babam da göğe bakıp fındıklar yine de var görüyor musunuz, dedi. Babalar yine de var, görüyor musunuz? Aklım acıma gitmesin diye kafamı yerden göğe kaldıracak o konuyu buldu. Ama baba, acımadı ki :) Öğrenciler ailelerinin onları anlamadığından şikayetlenirken onlar sizi anlıyor ama karşılık verecekleri cümleleri, psikolojiyi bilmiyor, demiştim. Aileler senin acında, sevincinde yanındayım diyemez de şu derslerini çalış da hayatını kurtar der, hoca ne istemiş, ne lazımmış der, eve vakitlice dön der, bu sene de fındıklar var der. Konuşamamak ve yine de duyulmak sahnedeyken yeğenimin oyun oynarken birden sessizce yanıma oturuşundan bahsedeyim. Bir şey demedi ama sorun var deyişi duyuldu. "Biriyle oyun oynuyordum, böyle yapma dedim ama beni anlamadı, onunla konuşur musun? O zaman oyunumuz devam edebilir hala." Biliyorum sorunlarını kendi çözmeli ama bana sığındığında sığdığını göstermek için kalktım, dediği yere gittim. Çünkü onun dünyada tanıdığı sorun çözebilen büyük, o an bendim ve dünyaya güvenmeliydi. Arkadaşının yanına gittim ve arkadaşlık üzerine tüm büyüklerin bildiği ikisine de iyi gelecek iki çift laf ettim. Başı önünde kolları birbirine bağlı yanımıza oturuşunun beş dakika sonrasında başı dik, elleri elimde döndük. Sonrasında kolları boynumuzda eve dönerken seni gökyüzündeki yıldızlar kadar çok seviyoruz, dedik. Sessizce dinleyip ğöğe baktı. Yıldız yok. Görünmeseler de orada olduklarını bil, dedik. Tüm sevgimizi sorgulayış anlarına dair. Tüm unutulan ve hatırlanamayanlara, aranan ve bulunmayı bekleyenlere, yaslanılan ve yıkılmayanlara, konuşmayan ama yine de duyulanlara dair. Oradalar unutma, bul, yaslan, duy. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar